Acıkara, bir Antalya üzümü

Beni tanıyanlar memleketimi ne kadar sevdiğimi çok iyi bilirler. Antalya’ya “varoşların tatil yeri” dediği için misafirin önünden yemek tabağı almışlığım vardır. Tabii işin şakası bir yana ama “şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel yeridir”, siz Atamın söylediğine inansanız da, inanmasanız da…

Elmalı Antalya’nın ilçelerinden. Adı üstünde elması falan var ama Elmalı denince benim aklıma hep Pekmez Şenliği’nden sahneler gelir. Yalnızca bir kere, o da küçükken gitme şansı bulduğum şenlik bana hep şarap köylerinin bağbozumu şenliklerini anımsatmıştır. Dönüp düşününce sanıyorum aslında pekmez festivali eski medeniyetlerden kalan bağbozumu ve şarap şenliğinin, bölgenin o dönemli sosyo-politik düzenine uyarlanmışı gibi duruyor. Neyse…

Elmalı eski bir medeniyetin izlerini taşıyan bir coğrafya. Likya kentlerinden Khoma ve yakınlarında diğer birçok antik kentin bulunduğu bir bölge. Şarapçılık da geleneksel bir uğraş. Tabii zamanımızda kaybolmuş ne yazık ki. Yöreye özge üzümlerin çoğu da unutulmuş.

Likya Şarapları bu mirası canlandırmakta büyük yol katetti. Bölgede uzun süredir neslinin tükendiği düşünülen üzümlerle ilgili bölge halkından bilgi isteyip bilmediğimiz, değişik üzümleri haber vermelerini rica etmişler. Bir çoban şirketi yönlendirmiş. Dağın tepesinde küçük üzümlü bir asma olduğunu söylemiş. Birlikte gidip sonrasında oradan aldıkları çeliklerle üzümü yetiştirmişler. Kayboldu sanılan acıkara (çok siyah, koyu siyah anlamında) üzümü olduğunu belirlemişler. Sonrasında ise ilk rekolte 2012’de olmak üzere şarap üretmeye başlamışlar.   Elmalı dağında saklı kalmış üzüm, nesli tükendi sanılırken aramıza dönmüş.

Bu hikâyeyi babam masal dinleme yıllarımı çoktan geçtikten sonra (en azından topluma göre 😊) anlatmıştı. Antalya’dan uzakta yaşamaya başladıktan yıllar sonra özlemle andığım şehre ait özel bir şey daha keşfetmenin mutluluğuyla tatmayı bekledim. Bir şişecik olan şarabı ancak bugün, 9. Evlilik yıldönümümüzde açtım.

Adı üstünde şarabın acı bir karası var. Bardakta çok koyu görünüyor. Lezzeti ise hiç öyle acı değil. Vişne, böğürtlen kokuyor ilk nefesten itibaren. Tadı da yine kırmızı meyve, vanilya gibi. İçimi kolay. Tatlı değil, yanlış anlaşılmasın. Hafif ama lezzetli bir şarap. Takip edeceğim, gelenlerden isteyeceğim bir şarap olarak evimizde yerini alacak.

Bu sırada ilk tattığı tadımdan sonra topluca birkaç koli almak isteyen babama tanıtım yapmak istedikleri için çok satmayan, bu üzümü tanıtmak için çabalayan bir markadan bahsediyoruz. Düşünsenize – müşteri sırf satıcı hatrına daha fazlasını satın almıyor! Dilerim en kısa zaman hak ettiği yere ulaşır, hatta “açıkara” öne geçer de, biz de istediğimiz şişelere ulaşabiliriz.

Konuya ilişkin ilginizi çekerse Birgün gazetesinde şöyle bir makale de var. Ayrıca ben şarabı (2014) Fransa’da şu siteden sipariş verebildim, ilgilenenlere duyurulur! (Şimdi baktım son şişeler kaldı diyor, altı üstü 4 şişe söyledim, valla benim suçum değil!)

For English click here

1 Reply to "Acıkara, bir Antalya üzümü"